Bağımlılık, bir kişinin bir maddeye, bir nesneye veya bir olguya aşırı bağlanmasıyla karakterize bir ruhsal sorundur. Özellikle beynin ön bölgesi dediğimiz frontal bölgenin bir fonksiyonel bozulması sonrasında ortaya çıkar. Yaşanmış olan travmalar veya stresörler bu bölgede beynin ön bölgesinde sıkıntıya sebep olur, ve bu da Uran kimyasını bozarak bağımlılığı ortaya çıkarır. Peki, beynin ön bölgesinin özelliği nedir? Beynin ön bölgesi, insanın dürtülerini kontrol etme ile ilgili bir bölgedir. Eğer kişi dürtüsünü kontrol etmede zorlanmaya başlarsa, yani iradesini kullanmada zorluk yaşarsa, işte bağımlılık dediğimiz tablo ortaya çıkar. Bu bazen madde bağımlılığı, bazen alkol bağımlılığı, bazen kumar bağımlılığı, bazen de seks bağımlılığı veya alışveriş bağımlılığı şeklinde ortaya çıkabilir. Ama hangi bağımlılık türü olursa olsun, hepsinde oluşma mekanizması aynıdır; yani beynin ön bölgesinde ortaya çıkan bir bozulmadır.
Peki, bağımlılığın tedavisine ne yapacağız? Genelde bağımlılığın tedavisinde şöyle bir yanlış vardır: bir mit diyelim, yanlış inanış vardır; işte bağımlılık, Nasrettin Hoca'nın anlattığı gibi, "Ya tutarsa" şeklinde bir durumdur. Eğer tedavi olursa olur, olmazsa zaten bağımlılıktır, gibi bir inanış vardır. Bir başka yanlış inanış da, bağımlı olan insanların kişilik bozukluğu olduğu inanışıdır, hatta mesela antisosyal psikopat kişilikler olduğu inanışıdır. Bu kesinlikle yanlıştır; yapılan araştırmalar, bağımlılarda kişilik bozukluğunun ancak %20 ile 30'unda olduğunu ortaya koymuştur. Halbuki çoğunluğunda, bizim gibi normal insanlar oldukları, normal aile yapıları olduğu ve normal işler yaptıkları tespit edilmiştir.
Peki, o zaman ne yapmak gerekiyor? Burada yapılması gereken şu: kişinin bağımlılığa gelmesine sebep olan etkenleri tespit etmek. Bunlar genellikle travmatik yaşantılardan kaynaklanır; araştırmalar, bağımlı kişilerin %20'a mutlaka bir travma ortaya koyduğunu göstermiştir. Mesela, çocuk yaşta babasını kaybetmiş olması, ya da çok kötü muameleye tabi tutularak büyütülmüş olması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmamış olması, ihmal edilmiş olması gibi durumlar söz konusu olabilir. O zaman bu tür olayları tespit edip, bunların beynindeki etkilerini nötralize etmek, bu konudaki hassasiyetleri ortadan kaldırmak ve beyin biyokimyasını düzeltmek ve destekleyici bir terapi programı uygulamak, bağımlılarda son derece başarılı sonuçlar almamızı sağlayacaktır. Genelde bugün yapılan yanlışlardan bir tanesi, ilaç verip kişinin işte bir ihtimal belki düzelir mantığıyla takipsiz bırakılmasıdır, sosyal destekten mahrum bırakılmasıdır. Eğer bu tür terapiler, ilaç tedavisiyle birlikte uygulandığı takdirde, bağımlıların düzelme ihtimali çok yüksektir. Kesinlikle bağımlı insanlara "biz düzelme, artık iflah olmayız" düşünceleri içerisinde olmamalarını, mutlaka etkin bir tedavi programı başvurularını tavsiye ediyoruz.