kumar-bagimliligi
Kumar Bağımlılığı

<p>Kumar, aileleri birbirinden ayıran, sevenleri birbirinden ayıran, ocakları söndüren çok tehlikeli bir illet.<br /> Çoğu zaman kişinin itibarını kaybetmesine, toplumsal destek sistemlerinin zayıflamasına ve eşiyle, ailesiyle, çocuklarıyla ayrılmasına sebep olmakta maddi iflasın yanında bir toplumsal iflası da beraberine getirmektedir.<br /> Peki kumar bir ahlaki sorun mudur yoksa bir tıbbi sorun mudur?<br /> Kumar kesinlikle bir tıbbi sorundur.<br /> İnsan beyninin özellikle gözünün arka bölümüne denk düşen yerinde bir bozulmayla karakterize bir dürtü kontrol sorunudur.<br /> Peki kumara sebep olan etkenler neler oluyor?<br /> Çoğu zaman diğer bağımlılıklarda gördüğümüz ruhsal boşluk veya duygusal boşluk, bir takım eksiklik düşünceleri ve bunlara sebep olan travmalar oluyor.<br /> Yani kişi bir takım travmalar yaşıyor ve bir takım duyguların eksikliğini hissetmeye başlıyor.<br /> Yetersizlik duyguları olabilir, değersizlik duyguları, güçsüzlük, eksiklik, eziklik, acizlik, çaresizlik gibi bir takım düşüncelere sahip oluyor ve bu düşüncelerin uzantısı olarak da bunu kumar oynayarak, kumar yoluyla para kazanarak karşılama eğilimine giriyor kişi.<br /> Fakat öyle bir illet ki bu kumar, kişi oynadıkça kaybediyor, kaybettikçe daha çok oynamaya ihtiyacı hissediliyor ve bu her oynadığında kaybettiği değerler gitgide artmaya başlıyor.<br /> Bir dipsiz kuyu gibi.</p>

depresyon-tedavisinde-ilac-kullanimi
Depresyon Tedavisinde İlaç Kullanımı

<p>Depresyon konusunda bilinmesi gereken en önemli hususlardan birisi de depresyonun beyindeki bir kimyasal bozulma sonrasında ortaya çıkan rahatsızlık olduğu gerçeğidir. Beyindeki mutluluk kimyasallarının bunlar serotonin vb. adını verdiğimiz bir takım hormonlardır bu hormonların şu veya bu sebeple azalması depresyon dediğimiz tablonun oluşumuna sebep oluyor haliyle tedavide temel prensip nedir önce biyolojik zemini düzeltilmesidir. Eğer bir kimyasal sorun söz konusuysa bir hormonal eksiklik söz konusuysa onu yerine getirmeniz gerekiyor işte bu nedenle bir takım ilaçlar keşfedilmiştir. Bu kimyasalların bu mutluluk kimyasallarının&nbsp; seviyesindeki düşükler ortadan kaldırıyor ve kişinin bu belirtilerden kurtulmasına ve yardımcı olurlar. İlaçlar diğer uyuşturucu işte Efendim bazı kötüye kullanılan maddeler gibi mutluluk kimyasallarını tüketerek değil mutluluk kimyasallarının tüketilmesini azaltarak her bir uyuşturucu bağımlılık yapıcı etkiye sahip değil bu antidepresanlar. Beyindeki bu kimyasalı daha iktisatta kullanılmasını sağlar Sonuçta antidepresanlar uyuşturucu olmayan bağımlılık yapmayan ve bedende kalıcı bir takım yan etkileri rahatsızlıklara sebep olmayan son derece güvenilir etkili depresyon ilaçlarıdır. Ve bedende kalıcı bir takım yan etkileri rahatsızlıklara sebep olmayan son derece güvenilir etkili depresyon ilaçlarıdır bunların Tabii tek bir şartı var bir hekimin bir psikiyatrinin kontrolünde kullanılması.</p>

Madde ve alkol bağımlılığı tedavisi nasıl yapılır ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'ın video içeriğine web sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Madde ve Alkol Bağımlılığı Nasıl Tedavi Edilir?

<p>Madde ve alkol bağımlılığı kişinin zihinsel, ruhsal,sosyal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak olur. Yani bu tedavi bütüncül bir tedavidir. Yani sadece ruhsal tedaviyle olmaz. Veya Sadece ilaçla madde bağımlılığını tedavi edemezsiniz. Peki öncelikle sürekli konuşulan bir mevzu vardır. Kişinin önce kendisini istemesi lazım. Ben buna katılmıyorum. Kişinin Kendisinin istendiğini beklersek o kişi&nbsp; ölümle ölüm riskiyle&nbsp; karşı karşıya bırakmış oluruz ki buna hiçbir şekilde hakkımız yok. Bir Ruhsal uzman olarak en azından ben&nbsp; isteğinin bırakma isteğinin getirilmesini ve tedavinin bir parçası olduğunu düşünüyorum ve çoğu zaman kişiler kendileri istemiyorlar.O zaman ne oluyor? Eğer ileri derecede bir ölümle yani ölüm riskiyle karşı karşıya ise işte efendim&nbsp; polis işte güvenlik güçlerinden veya işte savcılıktan bir takım yetkiler alınarak kişinin efendim hastaneye sevgi sağlanabiliyor. Ailelerin çoğu zaman&nbsp; çaresiz kaldıkları meselelerden bir tanesi bu.Yani kişiyi hastaneye tedaviye sevk etme noktasında sorun yaşıyorlar. Burada tabii hekimle birlikte kooperatif olarak bu aşamanın geçilmesi söz konusu olabilmektedir.Bu aşamayı geçtik.Hasta Efendim eğer madde uzaklaşıyorsa ne yapmamız gerekiyor? Onu bir şekilde birini müşahede&nbsp; gözlem altına almamız gerekiyor. Çünkü orada klinik mücadele altında dışarıda olduğundan çok daha emniyetli olacaktır. Burada ne yapıyoruz? Yoksulluk ataklarını sağlıklı bir şekilde atlatmasını sağlıyoruz kişinin.Çünkü yoksulluk döneminde kişilerde efendim birtakım fiziksel belirtiler mesela işte alkol bağımlısı olan insanlar dediğimiz işte&nbsp; şoka kadar&nbsp; varabilen kişinin ölümüne bile sebep olabilen yoksunluk belirtileri sözkonusu oluyor. Bunun mutlaka bir hastane ortamında Tedavi Edilmesi, bu yoksunluğu giderecek&nbsp; bir takım ilaç tedavilerinin eklenmesi gerekiyor. Yine efendim serum tedavisiyle kişinin&nbsp; bu maddeden arınması, vücudundaki toksik maddeden uzaklaştırılması da son derece önemli bir tedavi protokoldür.Bunun yanında hastanede yattığı süre içerisinde sadece ilaç tedavisi ve kişiyi tecrit etmek son derece yetersiz bir tedavi yaklaşımıdır. Biz ne yapıyoruz? Bu süreçte kişiye aktif bir ruhsal destek veriyoruz. Psikoterapi uygulaması yapıyoruz. Özellikle işte bir kişi hastaneye yattığı zaman tedavi için en az altı hafta kadar hastanede yatılıyor. Bu altı haftalık süre bizim için son derece önemli bir kritik bir süredir.Altı haftada biz bir insana bir yıllık psikoterapi desteği verebiliyoruz. İşte Travmalarını tespit ediyoruz.Travmalarını efendim işte&nbsp; giderecek işte EMDR gibi EMDR gibi birtakım yöntem kişinin travmalarından&nbsp;arınmasını sağlıyoruz. Yine Efendim işte yanlış inanışları kendine işte efendim yanlış tanımlamalarıyla ilgili sorunlar varsa bilişsel davranışçı terapilerle bunların düzeltilmesinde son derece yardımcı oluyoruz. Aynı zamanda madde bağımlılığında çok sık olarak gördüğümüz dikkat ve konsantrasyon zafiyeti, beyin performansının düşmesi, beyin gücünün azalması&nbsp; için de beyin terapi dediğimiz yani beynin güçlendirilmesi&nbsp; terapileri. Bunlar bilgisayarlı modüllerle kişinin dikkat, hafıza ve diğer konsantrasyon birtakım&nbsp; beyin fonksiyonlarının güçlenmesini sağlıyoruz. Yani kişi dışarıya çıktığında amiyane bir tabirle maça&nbsp; bir sıfır galip bir şekilde başlamış oluyor. Daha sonrasında tabii yapmamız gereken en önemli şey aile ile olan bağları tekrar güçlendirmek, aileyi eğitmek ve sosyal kişinin bağımlılıktan uzaklaşacağı sosyal bir ortamı tesis etmek oluyor.</p>

kapali-alan-korkusu-klostrofobi
Kapalı Alan Korkusu (Klostrofobi)

<p>Kapalı alan korkusu, kapalı, basık, küçük alanlarda kalma korkusuyla kendini gösteren ve burada başına bir şey geldiği zaman buradan kurtulamayacağı düşüncesiyle seyreden bir bozukluktur. Hangi durumlarda ortaya çıkıyor? İşte kapalı, küçük yerler dedik. Mesela asansör veya çıkamayacağını düşündüğü yerler. Uçak, otobüs, feribot metro gibi ulaşım araçları. Yine efendim küçük basık odalar, karanlık odalar, penceresi olmayan odalar. Yine kalabalık yerler. Mesela işte sinema, AVM, tiyatro gibi alanlar bu korkuların yaşanabileceği alanlardır. Ne oluyor? Kişi bu ortamlara girdiği zaman aşırı bir işte tehlike ve tehdit algısı olacak kişide. Buna bağlı olarak bir reaksiyon işte titreme, terleme, taş yıkardı, aşırı kasılma, gerginlik, korku gibi birtakım reaksiyonlar oluşuyor. Hayal nasıl etki ediyor bu? Düşünün işte bu ortamlarda korkan bir insan. Mesela asansörden korkan bir insan işte on iki katlı bir veya otuz katlı bir binada işi varsa otuzuncu kata merdivenle çıkmak zorunda kalıyor. Veya bir iş adamı uluslararası Çin'e seyahate gitmesi, iş seyahate gitmesi gerekiyor. Gidemiyor uçak korkusu olduğu için. Veya şehirler arası seyahat etmek istiyor.<br /> <br /> Otobüs korkusu var, tren korkusu var. Bir türlü seyahat edemiyor. Hatta Avrupa yakasından efendim Asya yakasına, işte Kadıköy yakasına geçemiyor kişi. İşte bazı korkmadığı şeylerdir. Mesela köprünün üstünden geçerken bile korkan insanlar oluyor bu insanlar. Yine sinema, tiyatro, AVM gibi yerlere gitmekten kaçınıyorlar. Çünkü buralarda herhangi bir yangındır, bir tehlikeli bir durum olursa kaçamam, kurtulamam korkusu yaşıyorlar. Hatta gitseler bile diyelim sinemaya gidiyor, sinemada çıkış kapısına en yakın yere, yerden bilet alıp ancak o şekilde izleyebiliyor ki o izleme de çok korku, panik içerisinde oluyor. Sonuçta geçmiş yaşantılarının etkisiyle. Yani bu nasıl oluyor bu kapalı yer korkusu? Ya kapalı kapalı yer korkusu? Ya kapalı yerde kalıyor. Mesela bir asansörde kalma hikayesi olabilir kişide. Veya uçakta aşırı bir türbülans söz konusu olabiliyor. Veya hiç bunlarla alakalı olmayan hani kapalı yerle ilgili bir yaşantısı olmaksızın yaşamış olduğu bir olay, işte çaresizlik tehdit algısı, güvende olamama düşüncesi yaratan bir travmatik olay bile kişide kapalı yer korkusunu oluşturabiliyor peki tedavisi var mı? Eh tabii ki tedavisi var.<br /> <br /> Fobilerde eh bizim psikiyatrinin en başarılı olduğu alanlardan bir tanesi de fobilerdir. Kapalı yer korkusu olan eh kişilerde etkeni bulup, onun üzerine yoğunlaştığınızda ve efendim eh tetikleyicilerle yani tetikleyen ortamlara karşı duyarsızlaştırma çalışması yaptığınızda yüzde yüze yakın eh olumlu sonuç alıyorsunuz. Burada tabii eh en önemli yöntem olarak karşımıza çıkan yöntem de terapisi. Son yıllarda yıldızı parlayan bir terapisi ne yapıyor? Tetiklenen travmatik yaşantıları tespit edip bunları söndürüyor bir manada. Normal sıradan yaşantılara dönüştürüyor. Bir de tetikleyicilere karşı duyarsızlaştırarak kişinin ııı rahatlamasını ve bu ortamlarda rahatlıkla bulunmasını sağlıyor.</p>

İnsanlar sevdiklerine neden zarar verir biliyor musunuz? Sevgili dostlar, sosyal psikolojik çalışmalar şiddetin insanda doğuştan var olan bir davranış olmadığını ispat etti. İnsanın doğduktan sonra önce bencil, sonra da saldırmayı öğrendiğini de insanı saldırganlığa iten nedenlerin başında doyurulmamış ihtiyaçlar yatıyor. Çocukken güvenliği sağlanmamış, sürekli şiddete, ihmale ve istismara uğramış çocuklar zamanla bunu alamadığını düşündüğü yakın çevresine, ailelerine karşı saldırganlığa başvurmayı öğreniyor. Doyurulmamış ihtiyaçlar bazen insanda karakter sorunlarına sebep olabilir. Bu durumda insan, bencilleşmek, reddedildiğini, onaylanmadığını, ikinci plana atıldığını düşündüğü zamanlarda saldırganlığa başvurur. Anneye, babaya, aile bireylerine, sevgiliye, evlatlara, arkadaşlara, çalışanlara, toplumdaki bireylere zarar vermenin arka planında bu tür unsurların yattığını unutmamak gerekir. O yüzden çocuğun yetişmiş olduğu aile ortamının çocuğun duygusal, ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan bir ortam olması, ileride şiddete meyilli bireylerin oluşmaması açısından son derece önemlidir.