Dr. Adnan Çoban; 1995 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş ve pek çok hastane ve klinikte psikiyatrist ve psikoterapist olarak çalışmıştır. Yaklaşık 12 yıldır ise kendi kliniğinde hizmet vermektedir. Özellikle EMDR terapisi, TMS terapisi (ilk uygulayan uzmanlardan biridir) gibi yöntemler üzerinde çalışmaktadır.
Dr. Adnan Çoban için randevu almak için; 0(212) 291 53 18 ve 0(530) 545 54 65 numaraları telefonu kullanabilirsiniz. Gerek arama yaparak gerekse de Whatsapp üzerinden yazarak uygun gün ve saatlerde randevu almak mümkündür.
Dr. Adnan Çoban’ın iletişim numarası; 0(212) 291 53 18 ve 0(530) 545 54 65’tir.
Dr. Adnan Çoban’ın kliniği; İstanbul Avrupa Yakasındadır. Dr. Adnan Çoban danışanlarını Nişantaşı Meşrutiyet mh. Şair Nigar sk'daki kliniğinde kabul etmektedir. Aynı zamanda online terapi de uygulanabilmektedir.
Dr Adnan Çoban’ın çalışma alanları aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir;
Bağımlılıklar Psikiyatrik bozuklukları Demans ve Alzheimer hastalıkları Cinsel işlev bozuklukları Spor psikolojisi Travma tedavileri Çift terapileri Psikosomatik hastalıklarıEMDR altında travma yatan her türlü psikolojik problem ve psikiyatrik bozuklukta etkilidir
TSSB haricinde travmanın sebep olabileceği ya da şiddetlendirebileceği psikiyatrik rahatsızlıklarda da EMDR terapisi son derece etkilidir. Çünkü travmaya maruz kalmış bütün psikiyatrik tablolarda EMDR terapisi kliniğin şiddetini azaltmakta ve tedavi başarısını artırmaktadır.
Çocukluk çağında oluşmuş olan travmatik bir zeminde yaşanan yeni travmalar ilerleyen süreçte TSSB’nin yanısıra depresyon, panik bozukluğu, fobik reaksiyonlar, bağımlılık gibi psikiyatrik durumlara sebep olabilmektedir.
Bazen de travmanın etkisi devam ettiğinde bu psikiyatrik rahatsızlıklar TSSB olmaksızın da gelişebilmektedir.
Bunların en başında depresyon gelir. Depresyon, travmanın en sık sebep olduğu psikiyatrik rahatsızlıktır. Travmanın sebep olduğu suçluluk, değersizlik, yalnızlık, çaresizlik ve güvende olamama düşünceleri kişiyi umutsuzluğa ve anlamsızlığa sevk ederek yaşama isteğini bloke edebilir ve şiddetli bir depresyonun sebebi olabilir. O yüzden depresyon tedavisinde travmaları göz ardı etmemek gerekir. Bu manada EMDR çok katkı sağlamaktadır.
Kapalı yer korkusu, kalabalık korkusu, uçuş korkusu, sosyal fobi (toplum önünde konuşmaktan ve etkinlikten korkmak), hayvan korkusu (kedi, köpek, böcek korkuları), dişçi korkusu, iğne korkusu veya sağlıkla ilgili birtakım girişimlerden korkmak gibi fobik durumlarda travma sıklıkla etkendir ve EMDR terapisi tedavide yüksek bir başarı oranına sahiptir. Yine panik ataklarla giden ve kişinin dışarı çıkmaktan, yalnız kalmaktan korktuğu Panik Bozukluğunda EMDR terapisi son derece etkilidir.
Psikosomatik rahatsızlıklarda, ağrılarda, kronik fibromiyaljide, migren ağrılarında, mide-bağırsak sıkıntılarında, ülseratif kolit, irritable kolon (IBS) gibi kronik seyreden ve bir türlü tedavi edilemeyen durumlarda travma sıklıkla etken olduğu için EMDR terapisi çok etkili olur.
EMDR terapisinin son derece etkili olduğu bir alan da bağımlılıklardır. Çünkü travmalar dürtü kontrol bozukluğuna, o da ilerleyen süreçte bağımlılıklara sebep olabilir. Madde-alkol bağımlılığı ve alışveriş bağımlılığı, kumar bağımlılığı, seks bağımlılığı, işkoliklik gibi davranışsal bağımlılıkların tedavisi için geliştirilmiş özel EMDR protokolleri mevcuttur. Bu protokoller bağımlılığın tedavi şansını yükselten yaklaşımlardır.
Psikiyatrinin en önemli rahatsızlığı olan Şizofreni ve psikotik bozukluklarda da kullanılan EMDR protokolleri geliştirilmiştir. Bu bozukluklarda işitme, görme varsanılarına ve sanrılara yönelik semptoma duyarsızlaştırma yaklaşımları uygulanır. EMDR terapisi ile kişi duyduğu seslere, gördüğü görüntülere ve sanrılara karşı duyarsızlaştırılır. Böylece bunların yarattığı korku ve rahatsızlık hissi azaltılır. Bu şizofreni tedavisine büyük katkı sağlayan bir yaklaşımdır. Bunun haricinde şizofreninin kendisi bir travmatik etki yarattığından Şizofreni Sonrası Depresif Bozuklukta da “şizofreni travması” EMDR terapisi ile çalışılır ve kişinin tedaviye uyumu artırılır. Yine şizofrenili hastanın geçmiş travmaları var ise bunların EMDR terpisi ile çalışılması klinik şiddeti düşürür ve kişiyi rahatlatır. Sonuç olarak şizofrenili hastalarda yapılan EMDR terapisi kişiyi “Ben şizofreni hastasıyım. Eskisi gibi olamayacağım.” düşüncesinden kurtarır ve şizofreni ile mücadele azmini artırır.
Tedaviye direnç gösteren ve kişiyi çok rahatsız eden obsesif kompulsif bozuklukta da (OKB) EMDR protokolleri uygulanır. OKB’de EMDR takıntılara karşı duyarsızlaştırma ve bunlara rağmen hayata devam edebilme gücünü artırır. Eğer arka planda travma var ise klinik şiddeti düşürür ve tedaviye büyük katkı sunar.
İletişim sorunlarında da EMDR terapisinden istifade edilebilir. Örneğin yanlış anlaşılmaktan korktuğu için hayır diyemeyen, herşeyi doğru ve mükemmel yapmak, verilen her yükü omuzlamak zorundaymış gibi hisseden kişilerde çoğunlukla çocukluk travmaları yattığından EMDR terapisi etkili olmaktadır. Bunların yanında kişinin toplumsal hayatta ve yakın ilişkilerde korktuğu senaryolar EMDR terapisi ile çalışılabilmektedir.
Çiftlerde evlilik sonrası yaşanan olaylar travma etkisi yaratmakta, ilişkiyi bozmakta ve çiftleri birbirine karşı soğutabilmektedir. Örneğin düğünde yaşanan tatsız olaylar, kayınvalide, kayınpeder, elti, görümce ile yaşanan travmalar ilişkiyi sabote eder ve çok şiddetli tartışmalara sebep olur. Bu durumlarda çift terapisine EMDR protokolleri de eklenerek terapinin etkinliği ve gücü artırılabilmektedir.
Yine kişilerin hayatın ilk dönemlerinde yaşadığı bağlanma travmaları sürekli sonu hüsranla ve terk edilmeyle biten aşk ilişkilerine sebep olabilmektedir. Örneğin “Hep bana böyle erkekler/kadınlar denk geliyor. Hep beni sömüren, ilgilenmeyen, kale almayan insanlarla ilişkiler yaşıyorum. Bu kişileri nereden buluyorum?” diye yakınan kişilerde büyük bir ihtimalle bağlanma travmaları söz konusudur. Aslında kişi hep aynı tip insanlarla karşılaşmıyor farklı insanlarla aynı tip ilişkiler kuruyordur. Bu durumda ilgisizlik, ihmal gibi bağlanma travmalarının EMDR ile çalışılması bağlanma modelinin geliştirilmesinde ve kişinin güvenli bağlanma tarzına kavuşmasında çok etkili olmaktadır.
Uzun Süren Yas: Sevilen birinin kaybından sonra yaşanan yas reaksiyonu 6 aydan daha uzun sürerse patolojik yastan bahsedilir. Bu kayıp hazmedilememiştir ve travmatik etki devam etmektedir. Bu durumlarda EMDR çok etkilidir.
Kendilik Değeri ve Özgüven Problemleri: Çocukluk travmalarının en sık sonuçlarından biri de özgüven yetersizliğidir. Travmaların EMDR ile çalışılması kişiyi güçlendirmekte ve özgüvenini artırmaktadır.
Performans Kaygısı (Sınav Kaygısı vb.): Travmalar başaramama korkusunu tetikleyebilir ve kişide sınav kaygısına sebep olabilir. Sınav kaygısına yönelik EMDR protokolleri tedavide son derece etkilidir.
Performans Geliştirme (Örneğin, spor, sahne sanatları vb. performans gerektiren konular): Sporcularda kaygının ve aşırı heyecanın sebep olduğu performans problemleri EMDR ile çözülebilmektedir. Ayrıca spor yaralanmaları, müsabakalarda yaşanan şanssızlıklar bir travma etkisi yaratarak sporcunun moral ve motivasyonunu azaltabilmektedir. Burada spora özel EMDR uygulaması kısa sürede toparlanmaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca EMDR ile kombine edilen pozitif pekiştirme ve imajinasyon çalışmaları performans geliştirilmesinde başarıyla uygulanmaktadır.
Öfke ve Stres Yönetimi: EMDR terapisi öfke yönetiminde en etkili yöntemlerdendir. Öfke çoğunlukla bir engellenmişlik ve haksızlık düşüncesinin neticesinde ortaya çıkan bir duygudur. Geçmiş travmalar bazen kişilerde bu düşüncelere ve sonuçta çabuk sinirlenme ve öfke patlamalarına sebep olabilmektedir. EMDR terapisi hem travmalara karşı hem de öfkeyi tetikleyen durumlara karşı duyarsızlaştırma ile kişinin öfke tepkisinin en aza inmesini sağlamakta ve öfke kontrolünü artırmaktadır.
Psikolojik Kökenli Fiziksel Rahatsızlıklar (Baş Ağrısı vb.): Travmalar sıklıkla baş, boyun ve vücut ağrılarına sebep olabilir. Migren, kronik fibromiyalji, kronik ağrılar hem travmaların etkisiyle ortaya çıkabilirler hem de kendileri bir ruhsal travma etkeni olabilirler. Örneğin migren atakları kişi için bir travmaya dönüşebilir, kişi ağrısı olmasa bile o anları hatırladığında büyük bir mutsuzluk ve demoralizasyon yaşayabilir. Özellikle migren ve kronik fibromiyalji için geliştirilmiş özel EMDR protokolleri mevcuttur. İlaçla tedaviler çoğu zaman mümkün olmayan bu durumlarda EMDR ile çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Kilo Kontrolü ve Yeme Bozuklukları: Özellikle çocukluklarından beri kilo problemi olanlarda kilo bir kabusa dönüşür ve kişide kiloya karşı bir aşırı duyarlılık gelişebilir. Öyle ki kişiler kilolu olduklarında kendilerini değersiz, yetersiz, suçlu, sevilmeye layık olmayan, özgüveni düşük biri olarak görebilirler. Bu aşırı duyarlılık kişinin kilosunu kontrol edebilme konusundakini inancını zayıflatır ve kişi paradoksal bir biçimde kilo vermek istediği halde çok daha fazla yemeye başlar. Birçok diyet programına girdiği halde başarılı olamayan kişilerde büyük bir ihtimalle böyle bir sorun söz konusudur. Bu durumda hem kilo konusundaki hassasiyeti normale getirmek hem de yemeyi kontrol etme konusunda bir takım EMDR protokolleri uygulanabilmektedir. EMDR terapisi hem kişinin geçmiş travmalarından kurtularak moralinin yükselmesini hem inancının pekişmesini hem de uyguladığı diyet programına uyumunu olumlu yönde etkilemektedir.
Beden Algısı Bozuklukları: Kendisini çirkin gören, bazı uzuvlarını beğenmeyen, bu yüzden demoralize olup sürekli estetikle meşgul olan kişiler vardır. Bu kişilerin sıklıkla travma yaşadıkları tespit edilir. EMDR terapisi arka planda travmaların yattığı beden algısı bozukluklarında tedaviye büyük katkılar sağlamaktadır.
Sonuç olarak travmanın içinde olduğu her türlü problem ve psikiyatrik rahatsızlıkta EMDR terapisi hem tedaviye katkı sunar hem de bozukluğun şiddetini azaltır. Bu sayede kişinin kısa sürede işlevselliğini kazanması sağlanır.
Travma yaşayanların %10 ilâ 15’inde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) gelişmektedir.
TSSB EMDR terapisinin en etkili olduğu psikiyatrik bozukluktur. Eğer kişide TSSB düşündüren belirtiler varsa:
Kişi yaşadığı travmayı yeniden yaşıyormuş gibi oluyorsa Olayı hatırlatan durumlardan ve düşüncelerden kaçınıyorsa Çaresizlik, güvende olamama, suçluluk, pişmanlık, kızgınlık, korku, kaygı gibi olumsuz duygu ve düşünceler yaşıyorsa, Olayı hatırlayınca çarpıntı, titreme, nefes alamama, ateş basması, aşırı terleme gibi bedensel hisler yaşıyorsaTravma Sonrası Stres gelişmiş demektir. Bu noktada en etkili yaklaşımların başında EMDR terapisi gelmektedir. TSSB’nin tedavisi konusunda en çok araştırma yapılan ve iyi sonuçlar alındığı bildirilen yöntem EMDR’dir.
Evet, uygundur. Bazen travmatik anı bilinçdışına itilebilir. Böyle olunca danışan somut bir anıyı hatırlamakta zorluk çekebilir. Ancak yapılan araştırmalar bugünkü sorunların somut bir anıyı çağrıştırmasa da bilinçdışındaki bir anıya dokunabildiğini ortaya koymuştur.
Travma kuramına göre birçok psikiyatrik rahatsızlığın ve şikayetin altında travmalar yatar. Bunların bir kısmı hatırlanabilir bir kısmı da bilinçdışına itilmiş olduğundan hatırlanamayabilir anılardır.
O yüzden bazen kişiyi terapi almaya yönelten şey bir travma olmayabilir. Bunlar terapistlerin karşısına genellikle bir sorun olarak gelir.
İlişki problemleri, çiftler arasında şiddetli çatışmalar, mutsuzluk, anlamsızlık, mükemmeliyetçilik, detaycılık, titizlik, hayır diyememe, kendini ifade edememe, kaygı, endişe, korku, iş ve okul sorunları ve buna benzer güncel meseleler aslında bilinçdışınızda kayıtlı ve işlenmemiş olumsuz olayların bir sonucu ve uzantısıdır.
O yüzden EMDR uygulanabilmesi için bunları doğrudan hatırlamak gerekmez. Her türlü sorun EMDR mantığı içerisinde ele alınabilir. Çalışılacak konuları ve gidilecek hedefleri danışanın ihtiyaçları belirler. Terapist de EMDR’yi bu ihtiyaçlara göre planlar ve uygular.
Evet kalıcıdır. Yapılan araştırmalarda danışanların EMDR terapisinde elde ettikleri kazanımları terapinin bitiminden aylar ya da yıllar sonra dahi korudukları görülmüştür.
Tabi ki bütün terapi yöntemlerinde olduğu gibi EMDR terapisinde de elde edilen kazanımların kalıcılığı bazı faktörlere bağlıdır:
EMDR terapisini uygulayan kişinin deneyimli olması çok önemlidir. EMDR terapisti sadece EMDR konusunda değil özellikle dinamik ve bilişsel davranışçı terapiler gibi temel terapi uygulamalarında da eğitimli ve donanımlı olmalıdır. Dinamik ve bilişsel davranışçı modele hâkim olmayan bir terapistin EMDR’yi layıkıyla uygulayabilmesi mümkün değildir.Terapistle danışan arasında güçlü bir ilişkinin ve uyumun olması önemlidir. Araştırmalara göre terapi başarısının %35’i sağlam bir terapötik ilişkiden geçmektedir. Danışan için uygun hedeflerin seçilmesi ve zaman çok önemlidir. Hedefler gerçekçi, danışana uygun ve nispeten kısa vadede gerçekleştirilebilecek şekilde belirlenmelidir. Tabi ki acele etmeden ama gecikmeden ilerlemek gerekir.EMDR terapisi danışanın yeni beceriler ve yetkinlikler kazanması üzerine kurgulanır. Bu manada elde edilen dönüşüm ve gelişim seviyesi yüksek olursa kalıcılık seviyesi de yüksek olur.EMDR’nin önemli katkılarından biri de aktivist olan yani davranışları belirleyen sağ beyni blokajdan kurtarması ve bunun sonucu olarak da olumlu davranışların hayata geçirilmesini sağlamasıdır. Eğer danışan öğrendiği becerileri hayata geçirebilirse kalıcılık yüksek olmaktadır. Danışanın terapi yolculuğuna sabırla devam edebilmesi, terapötik süreci bitirebilmesi de önemlidir. Çok etkili olsa bile yarıda kesilen terapiler arzu edilen başarıyı elde edemezler. Terapistin deneyimi bu açıdan da önemlidir. Danışanı çok iyi gözlemeli ve terapiden düşme (drop) ihtimali olduğunda bunu önceden sezebilmelidir.Bu şartlar yerine getirildiğinde EMDR terapisinin kalıcılığı üst seviyede olmaktadır. Şunun da altını çizmekte fayda var: Doğru bir şekilde çalışılan ve işlemlenmesi tamamlanan her anı beyinde artık sonsuza dek işlenmiş bir anı olarak saklanır.
EMDR’nin diğer psikoterapi yöntemlerinden en önemli farkı bütün terapi modellerinden istifade etmesi ve buna iki taraflı uyarım gibi bir biyolojik etkiyi direk olarak katmasıdır.
Terapilerin sonuç olarak etkilerinin biyolojik olmasını isteriz. Çünkü yeni bağlantılar ve ağlar oluşturulacaktır (nöroplastisite).
Bir düşüncenin ve davranışın değiştirilip yerine yenilerinin eklenmesi ancak nöroplastik etkileşimler sayesinde mümkün olmaktadır.
EMDR terapisi dolaylı olarak bütün terapi tekniklerinden istifade ederken her iki beyin yarım küresini terapötik etkileşimin içine direk olarak katan iki taraflı uyarım tekniğini de kullanır.
Bu kombinasyon EMDR terapisinin biyolojik bir etkileşim yaratmasını sağlamaktadır. Bir manada EMDR terapisinde psikodinamik, bilişsel davranışçı, yaşantısal, fizyolojik ve etkileşimsel terapi yaklaşımlarının üstüne katalizör etkisi olan iki taraflı uyarım gibi bir biyolojik teknik eklenmektedir.
Bu EMDR terapisinin en büyük farkı ve üstünlüğüdür.
EMDR’nin en önemli avantajlarından biri de sadece düşüncelere değil duygulara, bedensel hislere ve bağlantılı anılara yoğunlaşmasıdır.
Bu danışanın daha başından itibaren terapiye pazılın bütün parçalarını doğru bir şekilde birleştirmiş olarak devam etmesini sağlar.
EMDR terapisinde geçmiş, bugün ve gelecek bu bütünleştirme stratejisi üzerinden kurgulanır, elde edilen her uyumlu bilgi sisteme entegre edilerek ilerlenir.
Bir anının her işlemlenme aşamasında yeni bir farkındalık ve bu farkındalığın sisteme entegrasyonu sağlanmış olur.
EMDR’deki entegrasyon modelindeki önemli unsurlar şunlardır:
Olayla ilgili görüntüler, olumsuz düşünceler, duygular ve bedensel hislere ayrı ayrı odaklanılsa bile anının bütün olarak ele alınması gerçekleşmektedir. O zaman bütünden kopmadan ilerlemek mümkün olmaktadır. EMDR danışana taşımayacağı yükler yüklemez ve mümkün olduğunca yapılacak işi kolaylaştırarak ilerler. Travmatik anıyı ele alırken danışandan sadece aklına ne gelirse onu izlemesi ve onu fark etmesi ve ne geliyorsa ona izin vermesi istenir. Herhangi bir şeyin gelmesi konusunda bir zorlama yoktur. Bazen hiçbir şey gelmeyebilir. Setler arasında gelen ya da gelmeyen herşey anlamlıdır ve değerlendirilir. Böylece danışan hiçbir şekilde bir karmaşanın ve zorlamanın içine sürüklenmez. Bilgi işleme sırasında danışandan yeni farkındalıklara, bağlantılara, duygulara, görüntülere ve aklına başka ne gelirse bunlara dikkatini vermesi istenir. Terapist yönlendirici olmadan serbest çağrışım yoluyla danışanın hedeflenen anı ile bağlantılı yeni anılara ulaşabilmesi için çalışır. Anının işlemleme esnasında sürekli gündemde olması ve tekrar tekrar hatırlanması duyarlılığın azalmasını sağlar. EMDR terapisindeki bu kısa süreli yüzleştirmeler sayesinde kişi anıyı hatırladığında daha rahat hissetmeye başlar. Bunun neticesinde danışan anıyı artık serin kanlı bir şekilde analiz etmeyi başarır. Anının işlemlenmesi esnasında terapist ve danışan seans içinde hep konsantre bir şekilde ilerler. Kolay kolay bir kopuş yaşanmaz yaşansa da çalışılan sahneye dönülerek anında bağlantı kurmak mümkün olmaktadır.İki taraflı uyarımın prensibinden bahsetmiştik. Klasik terapi yaklaşımına direk biyolojik etkisi olan bir teknik monte edilmiştir. EMDR’de temel prensip iki taraflı uyarımın göz hareketleriyle yapılmasıdır. Göz hareketleri esas olmak üzere kulakla iki taraflı ses vererek, dizlere dokunarak, çocuklarda omuzlara, kollara dokunarak da iki taraflı uyarım verilebilir. Buradaki temel amaç travmaya odaklanırken beynin her iki yarım küresini uyarmaktır. Bu manada normal yürüme bile iki taraflı uyarım etkisi gösterebilir. Yürümenin stresi azaltıcı etkisi muhtemelen buradan gelmektedir. Nitekim Saphiro EMDR yöntemini bir sorununu düşünürken onu yürüyüşün rahatlattığını fark ederek keşfetmiştir.
İki taraflı uyarımın işe yaradığı konusunda klinik olarak herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Bunun üzerine birçok bilimsel araştırma yapılmaktadır. Bu araştırmalar iki taraflı uyarım konusunda birkaç nokta üzerinde durmaktadır:
En önemli etkisi beynin dil, konuşma, zekâ ve mantıkla ilgili alanlarından oluşan sol beyinle duygu ve dikkatle ilişkili alanlardan oluşan sağ beyin arasındaki irtibatı anıya odaklanma sürecinde sürekli devrede tutmasıdır. Bu anıyı işlemlemek için beynin bütün bölümlerinin entegre bir şekilde çalışmasına katkıda bulunmaktadır. Böylece danışanın travmayı hazmetmesi için ihtiyaç duyduğu bilgi iletimi en üst seviyeye çıkarılmış olur.
İki taraflı uyarımın beynin kullandığı bir teknik olması (rüya görülen REM dönemi) onu hem güvenli hem de doğal bir teknik haline getirir. Bu da kişinin terapiye olan güvenini ve iyileşeceğine dair inancını olumlu yönde destekler.
İki taraflı uyarımın bir avantajı da olumsuz olaylar kadar olumlu olayların da çalışabiliyor olmasıdır. Örneğin bir olumsuz duygu ya da beden duyumu tetiklendiğinde iki taraflı uyarım onu rahatlatan bir dış uyaran etkisi oluşturur.
İki taraflı uyarımın belleğin sözel olarak ulaşılamayan bölümlerini aktifleştirerek yeni ve farklı bellek kanallarına ulaşılmasını sağlar.
İki taraflı uyarım terapi seansında geçmişin karanlıklarında kaybolmaksızın dikkatin bugüne de odaklanmasını, dolayısıyla danışanın bir ayağının geçmişte bir ayağının da bugünde kalmasını sağlayarak travmatik anılarla yüzleşmeyi çok daha kolay ve sistematik bir hale getirmektedir.
EMDR terapisinde en çok tartışılan konulardan biri de iyileşmeyi iki taraflı uyarımın mı yoksa anılara maruziyetin mi sağladığıdır. İki taraflı uyarımdan ziyade anılara maruziyetin bunu sağladığını, o yüzden iki taraflı uyarıma ihtiyaç olmadığını savunanlar da vardır. Ancak son yıllarda iki taraflı uyarımın EMDR’nin etkinliğindeki en kilit uygulama olduğunu ortaya koyan araştırmalar yayınlanmaya başlamıştır.
2019’da Baek ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada farelere hoş olmayan bir ayak şoku verilmiş (travma) ve şokla birlikte bir ses dinletilmiş (şartlanma), böylece farenin tek başına sesi duyduğunda vereceği bir korku tepkisi oluşturulmuştur.
Farelerin bir kısmına belirli göz hareketleri dizisini ortaya çıkarmak için tasarlanmış ışık yayan diyotlara (LED'ler) bakarken ses dinletilmiş, bir kısmına bir sabit noktaya bakarken ses dinletilmiş, bir kısmına da sadece ses dinletilmiştir.
Göz hareketlerine maruz kalan farelerin yalnızca görsel ekrana veya travma ile ilişkili sese maruz kalan farelere kıyasla sese karşı daha az korku tepkisi verdikleri gözlenmiştir.
İki taraflı uyaran verilen farelerin beyinlerinde superior kollikulus bölgesi ile mediodorsal talamus bölgesi arasında ve mediodorsal talamus ile de bazolateral amigdala bölgesi arasında güçlendirilmiş uyarıcı sinir bağlantılarının (mavi oklar) oluştuğu tespit edilmiştir.
Bu bağlantı sayesinde duygusal hafızadan sorumlu olan amigdala bölgesinin korku hatıralarını kodlayan nöronlarında bir aktivasyon azalması (kırmızı ok) gelişmiştir.
Bu da travma hatırlatıcısına verilen korku tepkilerini azaltmıştır.
(Baek ve arkadaşları) Kaynak: https://www.nature.com/articles/s41586-019-0931-y
Yine Richardson ve arkadaşlarının 2009 yılında yaptıkları bir araştırmada şiddetli bir saldırının ardından Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayan kadın bir katılımcıya travmatik anıyı işlemlemek için EMDR prosedürü uygulanmış ve önemli değişiklikler elde edilmiştir.
Görüldüğü üzere prefrontal bölgedeki (beynin ön bölgesi) yüksek aktivasyon 90 dakikalık bir EMDR seansının ardından normoaktif hale gelmiştir
Kaynak: https://www.researchgate.net/figure/Axial-images-of-the-brain-showing-BOLD-responses-associated-with-safe-place-imagery_fig2_233638840
Hiçbir terapi yönteminde danışana seans sayısı noktasında kesin bir sınır belirlenemez. Her insan biriciktir ve kendine özel bir hikâyeye sahiptir. Dolayısıyla seans sayısını da bu hikâyenin içeriği belirler.
Danışanın ne tür bir probleme sahip olduğu, travmalarının sayısı ve şiddeti, kişiliği ve karakteri, aile ve sosyal destek durumu, kaynak seviyesi terapinin gidişatını ve süresini belirleyen etkenlerdir.
Bununla beraber EMDR terapisi ile özellikle bariz travmaları olan danışanlarda diğer terapi yaklaşımlarından çok daha hızlı ve kısa sürede sonuç alındığını söyleyebiliriz. Ancak gerçekçi olmayan beklentiler ve aceleci tavır danışanın ve terapistin terapi uyumunu bozabilir.
O yüzden bu konudaki felsefemiz “acele etmeden ama gecikmeden” ilerlemektir.
Danışanların çoğunda bir travmatik anının ele alınıp hazmedilebilmesi ve hatırlandığında rahatsızlık vermeyecek hale getirilmesi 1 ilâ 3 seansta gerçekleşebilmektedir. Özellikle ilk ve en kötü travmalar çalışılırken seans sayısı artabilir. O yüzden EMDR terapisinde şiddeti yüksek anıların çalışıldığı ilk seanslar 90 ilâ 120 dakikalık seanslar şeklinde planlanabilmektedir.
Özellikle ilk ve en kötü anı çalışıldıktan sonra diğer anıların bir kısmının şiddeti sıfırlanmakta bir kısmının da hayli düşmektedir. Dolayısıyla EMDR terapisinde çoğu zaman her bir olumsuz anıyı tek tek çalışmaya ihtiyaç kalmamaktadır.
Bazen tek bir anıyla danışan şikayetlerinden kurtulabilmektedir. Örneğin bir bombalama olayına maruz kalındıktan sonra yaşanan panik ataklar olayın çalışılmasından sonra kaybolabilmektedir.
Ancak genel bir dönüşüm ve gelişim isteniyorsa çocukluktan bugüne kadar yaşanmış küçük ve büyük travmaların tespiti ve çalışılması gerekmektedir.
Böyle durumlarda bile EMDR terapisinde hızlı ve etkin bir ilerleme söz konusu olmaktadır.
Özetlersek:
EMDR terapisinde hedeflere gerçekçi bir zeminde ve gayet makul bir zaman diliminde ilerleme sağlanır.
Çalışılacak süre diğer terapilere göre nispeten kısadır.
Bazen tek bir anıyla çalışmak bile kişiyi şikayetlerinden kurtarabilir.
Kesinlikle uygulanabilir. EMDR terapisinin diğer yaklaşımlarından önemli bir farkı da budur: Çok yoğun ve üst üste seanslar planlanabilir. Çünkü EMDR terapisinde odak nokta anıların işlemlenmesidir. Ne kadar çok anı işlemlenirse o kadar hızlı yol alınmış olur. Haliyle anıların işlemlenmesi aşamasında yoğun ve üst üste seanslar planlanabilmektedir. Anıları işlemlemek için önemli olan çalışılan seans sayısıdır yani işlemlemeye ayrılan süredir. Örneğin bir danışan 10 saatte işlemlenebilecek bir anı örüntüsüne sahipse bunu, ister haftada bir saat uygulamayla 10 haftada, isterse günlük uygulamayla 10 günde, hatta çok daha yoğun bir uygulamayla çok daha kısa bir sürede bitirebilmek mümkündür.
Yoğun çalışılabilme EMDR ile kısa sürede sonuç alınabilmesinin en etkili özelliğidir. Çünkü EMDR terapisinde olağanüstü durumlar olmadığı taktirde her seansta işlemleme açısından somut bir ilerleme kaydedilir.
Bu özelliğinden istifade edilerek çok şiddetli şikayetleri olanlarla, şehir dışından ya da yurt dışından kısıtlı bir süre için gelebilen danışanlarla, eğer yoğun çalışmaya müsaitseler, ardışık günlerde (genellikle hergün) 2-3 saatlik blok seanslar yapılabilmektedir.
EMDR terapisinin ilk bir iki seansı tanışma, genel değerlendirme, danışanın sorunlarının, kişilik yapısının, hikayesinin, terapiden beklentilerinin, hedeflerinin belirlenmesi ve EMDR yöntemine uygunluğunun test edilmesine ayrılır.
Sonrasında danışana travmaları ile yüzleşebilecek cesarete sahip olabilmeleri yönünde duygu kontrolü yöntemleri öğretilir ve ruhsal güçlendirme çalışmaları yapılır.
Ondan sonra işlemlemeye geçilir.
İşlemlemeye başlama süresini danışanın ‘kendi kendisini rahatlatabilme’ becerisi ve uyum kabiliyeti belirler.
Danışanlar genellikle bir ya da iki seans sonrasında anıları işlemeye hazır hale gelirler.
Ancak sloganımızı unutmamak gerekir: “Acele etmeden ama gecikmeden ilerlemeli…”
EMDR terapisinde danışanın uyuması ya da trans halinde olması söz konusu değildir. Aksine danışanın son derece uyanık olması ve aktif bir katılım sergilemesi istenir.
Hipnoz da bilinçdışındaki işlenmemiş travmalar üzerinde çalışır ama EMDR terapisi bunu uyanık iken yapar.
Hipnozda kişinin trans halinde ve içsel dünyasına odaklanması amaçlanır ve bu esnada birtakım telkinler verilir. Ancak EMDR terapisinde danışanın daha çok travmaya ve serbest çağrışımlarla gelen bilgiye odaklanması istenir.
EMDR’nin hedefi bilinçdışına bilinçli bir yolculuktur. O yüzden bir transa ve telkine ihtiyaç duyulmaz. Çünkü danışan işlemleme sürecinde sürekli kendi aklını ve telkinini kendi üretir ve seans boyunca bunları kullanarak ilerler. Terapist sadece danışan tıkandığı ya da yeni bir akıl üretmede zorlandığı zaman dozunda ve yerinde bilişsel müdahalelerle danışanın yolunu açmaya çalışır.
Diğer terapilerde olduğu gibi EMDR terapisinde de dikkat edilmesi gereken konu danışanın travmalarıyla yüzleşmesi için güvenli ve rahat bir ortam oluşturulmasıdır.
Travmayla etkileşim ve yeniden yaşantılama deneyimleri kişiden kişiye değişiklik gösterir.
Kimi çok yoğun kimi de baskılama ya da yadsımanın da etkisiyle çok düşük bir şiddette tepki verir. EMDR terapisinde danışanın travmatik anılarının verdiği rahatsızlığı seansta uzun süre ve yoğun bir şekilde yaşaması istenmez. Bunun için danışanların ‘tolerans penceresi’ adını verdiğimiz bir sınırda ilerlemesine özen gösterilir. Yani danışan ne dayanılmaz şiddette bir sıkıntı yaşar ne de hiçbir sıkıntıya girmediği, herhangi bir duygu getirmediği bir konfor alanında kalır. İlerlemek için gerçekçi, dayanılabilir ve faydalı bir stres arzu edilir.
Bazen travmanın etkisi çok yüksek seviyede ise ve kişi bunu kontrol etmekte zorlanıyorsa tolerans penceresini genişletmek amacıyla bir psikiyatr kontrolünde anti-stres ilaçlara başlanması gerekebilir. Bu psikiyatrik müdahale de bir güçlendirme etkisi yaratır.
EMDR terapisine anı işlemlenirken çok şiddetli bir rahatsızlık hissi yaşansa dahi bu sadece birkaç dakika sürer ve sonrasında hızlı bir rahatlama söz konusu olur.
Şunun da altını çizmekte yarar var: Anıların işlemleme olmaksızın konuşulması ve hatırlanması kişideki rahatsızlığı artırabilir, ama EMDR’de iki taraflı uyaran verilerek hatırlama gitgide azaltır.
Deneyimli EMDR terapistleri danışanların yaşayabilecekleri her türlü duruma karşı uygulanabilecek müdahale tekniklerine sahiptirler. Kendisini kısa süre içinde rahatlatabilecek bu teknikleri danışana da öğretirler.
EMDR terapisi, prosedürlere uyulduğu taktirde hiçbir korkulacak yan etkiye sebep olmaz. Son derece güvenilir bir yöntemdir.
Diğer terapi yaklaşımlarında olduğu gibi EMDR terapisinde de bazı kişilerde anıların çalışılmaya başlandığı dönemde kısa bir sıkıntılı dönem yaşanabilir. Ancak bu kontrol edilebilir ve kişinin daha da kötüleşmesine sebep olmayan bir sıkıntıdır. Zahmet olmadan rahmet olmaz. İyiliğe ve mutluluğa giden yolda sıkıntılar mutlaka olacaktır. Yaşadığımız makul sıkıntılar bize hayatın sunacağı bir armağanın habercisidirler. EMDR terapisinde de psikolojik büyüme ve gelişme için taşlar kontrollü bir şekilde yerinden oynatılır, kişi konfor alanından çıkarılır ve usulca yaşam alanını genişletecek öğrenme alanına ulaştırılır. Bunun verdiği kontrol edilebilir bir sıkıntı olur ancak bu hiçbir zaman kişinin daha da kötüleşmesine ve tehlikeye girmesine sebep olacak boyutta değildir.
Nedir bu sıkıntılar?
İşlemlenmemiş yeni anıların hatırlanması sıkıntı oluşturabilir Bazen seansta yoğun bir duygulanım ve bedensel his yaşanabilir. Bunun için güvenli yer ve rahatlama teknikleri etkili olur ve kişi seanstan rahatlamış bir şekilde çıkar. Bazen seansta işlemlenmesi bitmemiş anı bir iki günlük sıkıntıya sebep olabilir. Bu, işlemlemenin seans dışında da devam etmesinden kaynaklanır. Korkulacak bir durum değildir. Seanslardan sonra kabuslar ya da ilginç rüyalar görülebilir. Bu da işlemlemenin devam ettiğini gösteren tehlikeli olmayan hatta olumlu bir durumdur.EMDR konusunda yetkin ve ehil bir terapist bütün bu olası durumlar hakkında danışanı bilgilendirir, bilinçlendirir ve eğitir. O yüzden terapiler herhangi bir sorun yaşanmadan devam eder.
EMDR terapisinin ilk aşamaları öncelikle duygu kontrol yöntemlerinin öğrenilmesine ve güçlendirmeye ayrıldığı için danışanlar bu rahatsız edici duygularla kolayca başa çıkabilirler.
Öncelikle uzmanın tecrübeli ve psikoterapi nosyonunu kazanmış olması gerekir. EMDR teknik bir çalışmadan ziyade bir psikoterapi yöntemidir.
EMDR uygulayıcısının özellikle psikodinamik psikoterapi alt yapısının olması çok önemlidir. Çünkü EMDR geçmiş travmalar üzerine yoğunlaşır ve danışanın formülasyonunu bunun üzerinden yapar. Danışanın geçmişi ile bugünü arasındaki ilişkileri en iyi formülize eden yaklaşım dinamik yaklaşımdır. Bunun yanısıra EMDR terapisinde gerekli farkındalıkları oluşturmak ve müdahaleleri yapabilmek için iyi bir bilişsel davranışçı zemininin de olması gerekir.
Bunlara ilaveten psikoterapi uygulayıcısının:
I. ve II. düzey EMDR terapisi eğitimini tamamlamış ve düzenli süpervizyon almış olması, Eğitimlerini Uluslararası EMDR Derneği (EMDRIA) onaylı eğitmenlerden almış olması, EMDR terapisindeki son gelişmeleri ve yöntemleri takip eden, bu konuda sempozyum ve kongre aktivitelerinde bulunan bir klinisyen olması, Danışanın problemini çözme konusunda deneyimli olması, Meslekî başarısının ve güvenirliğinin iyi olması, EMDR terapisindeki başarı yüzdesinin yüksek olmasıEMDR terapisi online görüşme açısından son derece uygun bir terapidir.
Dünyada ve Türkiye’de etkisini sürdüren pandemi psikiyatrik ve psikolojik yaklaşımlara da tesir etti. Bunun neticesinde online terapi kültürü insanların gündemine girdi. Yüzyüze görüşmenin kendine has dinamikleri olsa da zorunluluklar karşısında online uygulamaların yapılmasında bir beis söz konusu değildir.
Sonuçta bütün psikoterapi kuralları online terapilerde de geçerlidir.
Artık EMDR cihazının görevini yapabilen uygulamalar mevcuttur. EMDR terapisti bu uygulamaları danışanın cep telefonuna ya da tabletine indirmesini sağlamakta ve danışanın cep telefonunu EMDR cihazı gibi kullanabilmektedir.
Ancak online terapinin hukukî ve etik kurallarının uygulanıyor olması gerekir. Örneğin şizofreni, psikoz, bipolar bozukluk gibi şiddetli bir psikiyatrik problemin, intihar riski, kendine ve başkasına zarar verme riski yüksek olan bir danışanla online terapi yapmaya kalkmak son derece sakıncalıdır.
EMDR terapisinin etkin bir yöntem olduğunun en büyük kanıtı dünyanın dört bir yanında bu yönteme inanmış EMDR terapistlerinin uygulamaları ve bunlardan alınan olumlu sonuçlardır. Hangi EMDR terapistine sorarsanız sorun EMDR ile ilgili yaşadıkları şu tecrübeyi paylaştıklarını görürsünüz: “Yıllardır birçok doktora gittiği, ilaç kullandığı, hatta yoğun psikoterapi aldığı halde iyileşmeyen danışanlarımın EMDR uygulamasıyla kısa sürede ve adeta mucizevî bir şekilde iyileştiklerini gördüm.” Evet, klinik olarak bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu biz klinisyenler danışanlarımız ile birlikte defalarca gördük. Ancak bir terapi yönteminin geçerlik güvenirliğini ve etkinliğini bilimsel araştırmalarla da ortaya koymak gerekir. Bugün için EMDR hakkında yapılan araştırma sayısı henüz klinik uygulamadaki yaygınlığa ulaşmış değildir. Bu bütün terapi yöntemlerinde görülen bir süreçtir. Örneğin Bilişsel Davranışçı Terapiler de başlangıçta klinik uygulamalardaki başarılarla kendisini göstermiş, daha sonra yapılan yüzlerce araştırma ile bu klinik etkinlik teyit edilmiş ve BDT bugün bilim dünyasında kabul görmüştür. EMDR terapisi de aynı süreçten geçmektedir. Son yıllarda EMDR üzerine hatırı sayılır kontrollü araştırma sonucu yayınlanmıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre EMDR’nin danışanların çoğunluğunun travma sonrası stres semptomlarını etkili bir biçimde azalttığı ya da yok ettiği, genellikle psikolojik sorunları ile bağlantılı olan semptomlarda da (endişe gibi) azalma sağladığı görülmüştür. Yani klinik sonuçları teyit eden birçok bilimsel araştırma da yapılmıştır. Bunlar günden güne artmaktadır. Arttıkça ne kadar etkili bir yöntem olduğu çok daha net bir şekilde ortaya konmaktadır. EMDR’nin bu etkinliğini birçok uluslararası sağlık ve devlet kurumu kabul etmiştir. Bunlardan bazıları:
Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO, World Health Organization) Amerikan Psikiyatri Birliği (American Psychiatric Association) Uluslararası Travmatik Stres Çalışmaları Birliği (International Society for Traumatic Stress Studies) Amerika Savaş Gazileri Bakanlığı (U.S. Department of Veterans Affairs) Amerika Savunma Bakanlığı (U. S. Department of Defense) Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı (United Kingdom Department of Health) Ulusal İsrail Akıl Sağlığı Kurulu (Israeli National Council for Mental Health)Daha fazla bilgi aşağıdaki web sitelerinde bulunabilir:
EMDR International Association: www.emdria.org
EMDR Europe: www.emdr-europe.org
EMDR Institute: www.emdr.com
EMDR Türkiye: www.emdr-tr.org