Şizofrenide düşüncedeki biçim bozuklukları dereistik/otistik, paralojik, majik ve regresif düşünce şeklindedir. Dikkat azlığı, düşünce fakirliği, zayıf soyutlama yetisi, aşırı genellemeler düşünce biçimindeki bozuklukları yansıtır.

Dereistik ya da Otistik Düşünce

 Dış dünyadan kopuk, gerçeğe uygun olmayan, içsel ve dürtüsel olarak ortaya çıkan bir düşünme biçimidir. Otistik düşünce şizofreninin tipik özelliği olan yabancılaşmanın en önemli sebebidir. Yabancılaşma özellikle ön beyindeki işlevselliğin bozulmasına bağlıdır. Kişi mantıksız, akılsız, tutarsız, kararsız, garip ve tuhaf görünür. Bu durum, şizofrenili hastanın her türlü duygu, düşünce, konuşma ve davranışında kendini gösterir. Bütün düşünceler adeta deforme olmuştur. Kişi, arkadaşlarına, akrabalarına, hatta anne babasına karşı yabancılaşmıştır. Bu yabancılaşma sebebiyle kendi yarattığı iç dünyasına çekilir, yalnızlaşır ve dış dünyayla irtibatını tamamen koparır. Bu duruma otizm adı verilir.

Paralojik Düşünce (Çarpık Mantık)

Benzerlikler ve ayrıntılardan yanlış özdeşleştirmeler yapma, bir bütünün tek parçasını bütünmüş gibi algılama şeklindeki düşünce biçimidir. Çarpık mantıkta nesneler arasındaki kıyaslama absürt bir şekilde yapılır ve ifade edilir: İkisi de uçtuğu için uçağın ve kuşun aynı olduğunu, yani kuşun bir uçak olduğunu düşünmek gibi. Bir şizofrenili hastanın şu ifadeleri parolojiyi güzel bir örnektir: Hem Meryem Ana, hem mum, hem de bizzat kendisi olduğuna inanan bir hastaya bu düşünceye nasıl vardığı sorulmuş ve hasta şöyle cevap vermiş: “Meryem Ana’nın başının etrafında bir hale vardır, mum alevinin etrafında da aynı hale bulunur, ben de insanlar tarafından bir nefret halesi ile çevrilmiş haldeyim. O zaman beni bu haleye göre tarif edersek, ben hem Meryem Ana’yım, hem mumum, hem de bizzat kendimim.” Buna benzer paralojilere ilkel toplumlarda sıklıkla rastlanır. Örneğin aynı toteme bağlı olan bir kabile ferdi, kendisini hem buğday tanesi, hem papağan, hem de o toteme bağlı bir kabile üyesi zannedebilir. O yüzden şizofrenide görülen bu düşünce biçimine totemistik ilkel kabilelerin düşüncelerine benzediği için paleolojik düşünce (ilkel, arkaik) adı da verilir.

Regresif (Çocuksu) Düşünce

Bu düşünce biçimi soyut kavramsallıktan uzak, somut yaşantıları temsil eden bir düşünce biçimidir. İlkel kavimler gibi birtakım sihirli ve büyülü kuvvetlerin tesirine inanma ile karakterize majik (sihirli) düşüncenin de alt yapısını oluşturur. Henüz soyut düşüncenin gelişmediği çocukluk dönemlerinde bu tür fantastik ve büyüsel düşüncelere sıklıkla rastlanır. Şizofrenideki regresyon (gerileme) bu büyüsel ve fantastik dile geri dönüşe sebep olur.

Rasyonelleştirme (Akla Uydurma) ve Genellemeler: Şizofrenide sıklıkla görülen rasyonelleştirme, çok güçlü duygusal ihtiyaçlara karşı geliştirilen hareket ve davranışlara mantıklı bir açıklama bulma çabasıdır. Halk içinde kılıf uydurma diye de tabir edilir. Kişi yaptığı herhangi bir şeyi dış dünyanın gerçeklerine değil de kendi gerçeğine göre yorumlar. Rasyonalizasyon aslında bir kaçış mekanizmasıdır. Karşılaşılan sorunların yarattığı huzursuzluğu bertaraf etme, o huzursuzluğun verdiği acıdan ve suçluluk duygusundan kurtulma çabasıdır. Bir ilkel savunma mekanizması olmasına ve içinde bir miktar çarpıtmayı da barındırmasına rağmen sağlıklı bireylerde çoğu zaman mantığa uygun bir gerekçe bulunur. Şizofrenide ise, normal kişilerde olduğu gibi soyut ve mantıklı bir gerekçe bulunamaz. Gerekçeler gerçekdışıdır. Rasyonalizasyon dereistik ve regresif düşüncenin de bir yansımasıdır. Yoğun paranoid sanrıları olan bir hasta, “Herkesin böyle kuşkuları vardır” gibi bir genellemeyle rahatsızlığını örtmeye çalışıyordu. Çok sinirli olduğu, saldırgan tavırlar sergilediği hatırlatıldığında “İnsan bazen kızabilir, siz hiç kızmıyor musunuz?” diye cevap veriyordu. Hiç uyumayan, sabaha kadar odasının içinde gezinen bir hasta, neden uyumadığı sorulduğunda “Çok kahve içiyorum da ondan, hem ben geceleri uyumayı sevmem” cevabını vermişti. Rasyonelleştirme bazen, bu örneklerde görüldüğü gibi, gerçeklerden kaçışın, inkârın bir uzantısı olarak karşımıza çıkar. Şizofrenili hastalarda geçmişte yaşadıkları olayları kendi rasyonellerine göre aktarma davranışı da görülebilir (retrospektif falsifikasyon). Hasta yıllar önce yaşadığı bir olayı olduğu gibi değil, kendi işine geldiği şekilde aktarır. Bu, benmerkezci ve ilkel düşünmenin bir sonucudur. Şiddetli sosyal çekilme ve otistik yaşantı içindeki bir hasta neden insanlarla iletişime geçmediği sorulduğunda, “Düzen kötü, beni sömürecekler, kullanacaklar, benden faydalanacaklar. O yüzden kimseyle görüşmüyorum.” diye cevap vermişti. Televizyon seyretmeyen, radyo dinlemeyen bir hasta, bunun sebebini “Radyo ve televizyon ajanların, casusların yayın kaynağı. Onları mı dinleyeceğim?” diye belirtmişti. Yine, kapitalist düzene çok tepkili olduğunu söyleyen bir başka hasta “Bu düzene emeğimi sömürtmem.” diyerek çalışmıyordu. Örneklerde de görüldüğü gibi, hastalar yaşadıkları şikâyetlerin hastalıktan kaynaklandığının farkına varamaz ve bunları kendilerine göre mantıklı gerekçelerle açıklamaya, rasyonalize etmeye çalışırlar.

Şizofreni Çok Önemli Bir Beyin Faaliyeti Olan Soyutlamayı Bozar Mı?

Şizofrenide birçok belirtinin kaynağını bilişsel ve yönetsel becerilerle soyut düşünme yeteneğinin zayıflaması oluşturur. Özellikle soyutlama ve soyut düşünme kabiliyetinin bozulması hastanın birçok konuda işlevselliğini etkiler. İlgi ve dikkat azlığı, pasiflik, benmerkezcilik, tutarsızlık, hedefe yönelik düşünememe, inisiyatif alamama, direktifle iş yapma gibi belirtiler soyut düşünmenin bozulmasından kaynaklanır. Gün boyu oturup hiçbir iş yapmayan, yemek yeme, tıraş olma, yıkanma gibi işleri bile hatırlatmayla yerine getiren hastalar söz konusudur. Sağlıklı bir insan kirlendiği zaman “Vücudum kirli, yıkanmalıyım” soyutlamasını yapabilir ve kimsenin ikazına ihtiyaç duymaksızın gidip yıkanır. Yıkanmak, temizlenmek şizofrenili hastaların günlerce aklına gelmeyebilir. İşte aktivitelerden kopuşun ve özbakımın azalışının sebebi soyutlamanın bozulması ve buna bağlı olarak ilgi ve isteğin kaybıdır.

Şizofrenili hastaların bu dereistik, soyutlamadan uzak, majik ve regresif düşünce biçimi rüya içinde yaşamaya benzer. Hayal kurmak insanoğluna has bir özelliktir. Her insan, gerek çocukluk gerekse erişkinlik yıllarında, duygusal ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda hayal kurar. Bu hayaller devlet başkanlığından tutun da dünyaca ünlü bir film artisti, başarılı bir futbolcu olmaya kadar gider. Hayallerin ucu bucağı yoktur. İsteyen istediği şeyi hayal edebilir. Ancak hayaller sağlıklı bir insanı realiteden uzaklaştırmaz. Sağlıklı kişi kendi gerçeğini ve sınırlarını bilir, günlük hayattan kopmaz ve bu hayallerin etkisinde yaşamaz. Ancak şizofrenili hastalar soyutlamadan uzak, gerçekten kopuk, büyüsel, çocuksu ve ilkel düşünmenin etkisi ile kendi sınırlarına ve dış dünyanın gerçeklerine uymayan hayaller kurarlar ve o hayaller olmuş gibi davranırlar. Bu bir manada rüya görüp rüyanın gerçek olduğunu düşünmek gibidir.

Şizofreni İlaçlarının Yan Etkileri Konusunda Yanlış İnanışlar Ve Bilgi Kirlilikleri Nelerdir?

İnternet ve akıllı telefon gibi iletişim araçlarının artmasıyla birlik...

Şizofrenide Damgalama (Stigmatizasyon) Sorunları Nelerdir?

Damgalama bir bireye toplumun normal saydığı ölçütlerin dışına çıktığı...

Şizofrenide Psikomotor Yavaşlama Nedir?

Şizofrenili hastalarda psikomotor yavaşlama, reaksiyon zamanında uzama...