adnan çoban,psikolog,psikiyatrist,online terapi,psikolojikdestek
Güne İyi Başlamak İçin Öneriler

<p>Güne güzel başlamak için öneriler.<br /> İş, sorumluluklar, trafik gibi etkenler insanı yine stresli bir güne uyandır düşüncesine sevk edebiliyor.<br /> Sabahları zinde ve motive uyanamamanın en önemli sebebi sadece yoğunluk değil tabii ki, tek düzelik.<br /> O yüzden sabahları uyandıktan sonra ritüel repertuarınızda yenilikler eklemeniz sizi bu monotonluktan kurtaracaktır.<br /> Mümkün olduğunca erken kalkın, çünkü sabah uykusunu uzatmak size faydadan çok sıkıntı getirecektir. Günlük 6-7 saatlik uyku sizin için yeterlidir.<br /> Sabah yatakta sağa sola dönerek harcayacağınız zamanı hoşlanacağınız bir etkinlikle doldurmak sizi çok daha mutlu edecektir.<br /> Örneğin erken kalkıp temel ihtiyaçlarınızı giderdikten sonra yola koyulun, o trafik stresini atlattıktan sonra iş yerindeki bir kantinde ya da yakın bir kafede bir arkadaşınıza kahvaltı, çay, kahve keyfi yapabilirsiniz.<br /> Ya da bir bardak su içip bir sabah yürüyüşü yapabilirsiniz.<br /> Bu zindeliğinizi artıracak, enerjinizi yükseltecektir.<br /> Unutmayın, insanı yoran hareket değil, hareketsizliktir.<br /> Ya da sabahın sakinliğini bir müzik ve sabah kahvesi eşliğinde bir şeyler okuyarak, bir şeyler izleyerek, dinleyerek geçirebilirsiniz.<br /> Bu keyif kısa da olsa size sabahları çok daha rahat, huzurlu ve mutlu bir şekilde uyanmanıza vesile olacaktır.<br /> Güne güzel başlamak istiyorsanız, güne mutlulukla başlamak istiyorsanız yaşam repertuarınızı genişletmeniz gerekiyor.</p>

Öfke nedir, öfke kontrolü nasıl sağlanır; Doç. Dr. Adnan Çoban'ın detaylı video içeriğine web sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Öfke nedir?

<p>Öfkeli insanlarda var olan temel duygulardan bir tanesidir. Olumsuz bir duygudur. Olumsuz bir duygu olduğu için de beynin öfkeyi kontrolle ilgili mekanizmaları var. Beyin bu konuda aslında çok sağlam bir yapıya sahiptir. Fakat bazen beynin öfke kontrolünü sağlayan mekanizmada sıkıntılar söz konusu olabilir. Yani bu mekanizmayı bozan etkenler söz konusu oluyor. Bu etkenler söz konusu olduğunda da öfke kontrol bozukluğu ve öfke sorunları ortaya çıkar. Peki nedir? Öfke, kontrol bozukluğuna veya öfke sorunlarına sebep olan şeyler. En başta Depresyonun belki de ilk belirtisi, öfke sorunlarıdır. Mesela kişi herkesi son günlerde ve hocam herkesin kalbini kırmaya başladım. İşlerimden, iş yerimden herkese kavga ediyorum. En ufak bir şey alınmıyorum, tepki görüyorum. Trafikte sürekli kavga etme noktasına geliyorum. Şeklinde yakınmalar da gelir. Ve öne alınmazsa bu durumun ilerleyeceği şey ağır depresyon. Başka neden? Mesela aşırı alkol kullanın. Ve madde kullanımı. Bunlar da öfkeyle ilgili mekanizmaları bozduğu için öfke ve kontrol sorunları yaratabilir. Veya Anne babayla ilgili, çocukluk döneminde yaşanmış olumsuz yaşantılar. Mesela aşırı eh bunaltan, aşırı efendim ikaz eden, sürekli eleştiren, sürekli kısıtlayan, aşırı koruyup kollayan anne babaların çocuklarında eh aşırı bir öfke birikmesi ve erişkin dönemde öfke, kontrol sorunları ortaya çıkabilmektedir. Hiperaktif çocuklarda, hiperaktivite ve dikkat eksikliği sorunu olan çocuklarda dürtü kontrol mekanizması bozulduğu için, öfke çok sık görülebilen bir durumdur. Hiperaktivitenin tedavisiyle birlikte bu öfke sorunları çocuklar kurtulabilir. Veya işte bazı fiziksel hastalıklar, mesela kalp hastalıkları sonrasında öfke sorunlarının çok sık olduğunu görüyoruz. Bazı kullanılan ilaçlar, mesela kortizon gibi ilaçlar kronik rahatsızlıklarda kullanılan kortizon gibi ilaçlar, öfke sorunlarına, aşırı sinirlilik ve evlilik durumlarına sebep olabilir. Bir de beynin bölgesini mesela bir insanlar patlayıcı tarzda öfke kontrolsüzlüğü söz konusuysa mesela epilepsi hastalığı, sarı hastalığından, beynin ön bölgesinde oluşan tümörlerde beyin ön bölgesinde ve öfkeyle ilgili alanlarındaki iltihabi durumlarda biz öfke patlamalarını görebiliriz. O yüzden ne yapmak lazım? Öfke patlamasına sebep olan etkenleri bir bir verimletmek etkenleri ortaya koymak, bu etkene yönelik tedavide mutlaka girişimde bulunmak lazım. Mesela depresyonsa, depresyon tedavisiyle birlikte öfke kontrolü çok kısa sürede sağlanacaktır. Eğer anne babayla ilgili bir sorunsa çok travmatik bir hadise söz mesela bir cinsel taciz söz konusuysa bu travmanın çözülmesi ile birlikte buna bağlı öfke sorunu da ortadan kaldırılır. Yani etkene yönelik bir tedavi planı yapılırsa öfke sorunu büyük oranda ortadan kaldırılabilmektedir.</p>

Bağımlılık nedir, bağımlılık nasıl tedav edilir ile ilgili Doç. Dr. Adnan Çoban'în video içeriğine web sayfamızdan ualaşabilirsiniz.
Bağımlılık Hakkında Merak Ettikleriniz

<p>Bağımlılık, bir kişinin bir maddeye, bir nesneye veya bir olguya aşırı bağlanmasıyla karakterize bir ruhsal sorundur. Özellikle beynin ön bölgesi dediğimiz frontal bölgenin bir fonksiyonel bozulması sonrasında ortaya çıkar. Yaşanmış olan travmalar veya stresörler bu bölgede beynin ön bölgesinde sıkıntıya sebep olur, ve bu da Uran kimyasını bozarak bağımlılığı ortaya çıkarır. Peki, beynin ön bölgesinin özelliği nedir? Beynin ön bölgesi, insanın dürtülerini kontrol etme ile ilgili bir bölgedir. Eğer kişi dürtüsünü kontrol etmede zorlanmaya başlarsa, yani iradesini kullanmada zorluk yaşarsa, işte bağımlılık dediğimiz tablo ortaya çıkar. Bu bazen madde bağımlılığı, bazen alkol bağımlılığı, bazen kumar bağımlılığı, bazen de seks bağımlılığı veya alışveriş bağımlılığı şeklinde ortaya çıkabilir. Ama hangi bağımlılık türü olursa olsun, hepsinde oluşma mekanizması aynıdır; yani beynin ön bölgesinde ortaya çıkan bir bozulmadır.</p> <p>Peki, bağımlılığın tedavisine ne yapacağız? Genelde bağımlılığın tedavisinde şöyle bir yanlış vardır: bir mit diyelim, yanlış inanış vardır; işte bağımlılık, Nasrettin Hoca'nın anlattığı gibi, "Ya tutarsa" şeklinde bir durumdur. Eğer tedavi olursa olur, olmazsa zaten bağımlılıktır, gibi bir inanış vardır. Bir başka yanlış inanış da, bağımlı olan insanların kişilik bozukluğu olduğu inanışıdır, hatta mesela antisosyal psikopat kişilikler olduğu inanışıdır. Bu kesinlikle yanlıştır; yapılan araştırmalar, bağımlılarda kişilik bozukluğunun ancak %20 ile 30'unda olduğunu ortaya koymuştur. Halbuki çoğunluğunda, bizim gibi normal insanlar oldukları, normal aile yapıları olduğu ve normal işler yaptıkları tespit edilmiştir.</p> <p>Peki, o zaman ne yapmak gerekiyor? Burada yapılması gereken şu: kişinin bağımlılığa gelmesine sebep olan etkenleri tespit etmek. Bunlar genellikle travmatik yaşantılardan kaynaklanır; araştırmalar, bağımlı kişilerin %20'a mutlaka bir travma ortaya koyduğunu göstermiştir. Mesela, çocuk yaşta babasını kaybetmiş olması, ya da çok kötü muameleye tabi tutularak büyütülmüş olması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmamış olması, ihmal edilmiş olması gibi durumlar söz konusu olabilir. O zaman bu tür olayları tespit edip, bunların beynindeki etkilerini nötralize etmek, bu konudaki hassasiyetleri ortadan kaldırmak ve beyin biyokimyasını düzeltmek ve destekleyici bir terapi programı uygulamak, bağımlılarda son derece başarılı sonuçlar almamızı sağlayacaktır. Genelde bugün yapılan yanlışlardan bir tanesi, ilaç verip kişinin işte bir ihtimal belki düzelir mantığıyla takipsiz bırakılmasıdır, sosyal destekten mahrum bırakılmasıdır. Eğer bu tür terapiler, ilaç tedavisiyle birlikte uygulandığı takdirde, bağımlıların düzelme ihtimali çok yüksektir. Kesinlikle bağımlı insanlara "biz düzelme, artık iflah olmayız" düşünceleri içerisinde olmamalarını, mutlaka etkin bir tedavi programı başvurularını tavsiye ediyoruz.</p>

Majör depresyon; mutsuzluk, hayattan tat alamama, hiçbir şeyden zevk alamama, isteksizlik, uyku ve iştah problemleri, dikkat konsantrasyon ve bellek bozuklukları, enerji azlığı, sosyal mesleki ve ailevi işlevsellikte azalma belirtileri ile seyreden bir psikiyatrik bozukluktur. En yaygın psikiyatri bozukluklardandır. Dünyadaki bütün hastalıklar arasında maluliyetin en önemli 2 sebebidir. Dünya Sağlık Örgütü yakın zamanda maluliyette 1. sıraya geçeceğini işaret etmektedir. Depresyon tedavi edilemediği takdirde sık sık tekrarlayan, yaşam kalitesini bozan, sosyal ilişkilerde ve ekonomik durumda bozulmaya ve hatta sakatlık ve ölümlere sebep olan çok ciddi bir psikiyatrik bozukluktur. O yüzden çok iyi takip ve tedavi edilmelidir. Depresyonda iyileşme kriteri toplam belirti şiddetinin en az %50'sinin azalmasıdır. Eğer bu düzelme %25-50 arasında ise yetersiz cevap %25'in altında ise tedaviye cevapsızlık yani tedaviye direnç olarak değerlendirilir. Depresyon tedavisi de bizim hedefimiz ise tamamen düzelmedir. Ancak araştırmalar uygun ve yeterli dozda ilaç tedavisine rağmen depresyonlu bireylerin sadece %30 40'ında iyileşme elde edilebildiğini göstermektedir. Depresyon tedavisi alan kişilerin %5-10’u tedaviye dirençli depresyondur. Tedaviye dirençli depresyon en az iki farklı gruptan antidepresanın yeterli doz ve sürede kullanılmasına rağmen düzelme elde edilemeyen depresyondur. Tedaviye dirençli depresyon söz konusu ise antidepresan etkiyi güçlendirici tedavilerin devreye sokulması şarttır. Tedaviye dirençli depresyonda direnci açmaya ve tedaviyi güçlendirmeye yönelik etkili yöntemlerden biri de transkranyal manyetik stimülasyon ya da diğer adıyla TMU tedavisidir. FDA 2008 yılında mevcut antidepresan tedavi protokolüne TMU'nun eklenmesini onaylamıştır. Tedaviye dirençli depresyonda FDA onay almış olan TMU tedavi direncinin aşılmasında önemli katkılar sunmaktadır. Depresyonda beynin sol ön bölgesinin arka yan kısmının işlevselliğinde bir bozulma söz konusudur. TMU tedavisinde depresyonda işlevselliği bozulmuş olan bu bölgeye belli frekans ve şiddette manyetik uyarılar verilerek o bölgenin kimyasal ve elektriksel işlevi arttırılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca depresyonla ilişkili sinir hücrelerinin hücre çeperlerindeki ikinci habercilerin işlevleri de düzenlenerek antidepresan ilaçları olan direnç ortadan kaldırılmaya çalışılır. Dirençli depresyonda FDA'dan onay almış olan TMU, etkin güvenli bir güçlendirme tedavisi olarak mutlaka düşünülmelidir.